Polipropilen Tesisi Erzin'in Felâketini mi Üretecek?
Arama Sonuçlarını Almak İçin Buraya Yazın!

Polipropilen Tesisi Erzin'in Felâketini mi Üretecek?

2023'ün ilk söyleşisini polipropilen tesisi Erzin başlığı altında Erzin Gönüllüleri Derneği Başkanı Hüseyin Ertaç'la yaptık.

Erzinli doğaseverler, polipropilen tesisi Erzin’e kurdurmamak için nasıl mücadele ediyor, eğer kurulursa polipropilen tesisi Erzin ve de çevresini nasıl etkileyecek, son durum ne gibi soruların cevabını almak üzere derneğin kapısını çaldım.

Polipropilen Tesisi Erzin
Erzin gönüllüsü Hüseyin Ertaç'la

Hüseyin Ertaç kimdir?

Polipropilen tesisi Erzin konulu söyleşiye geçmeden önce, okurların sizin hakkınızda bilgi sahibi olması adına kendinizden bahseder misiniz? Hüseyin Ertaç kimdir?

On dört yaşımda okumak için Erzin'den ayrıldım. Adana lise, Ankara üniversite derken, iş hayatı uzun süre Ankara (da geçti). Öğretmenlik yaptım. Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi mezunuyum. 

Ondan daha sonra medyaya geçiş yaptım. Aslen grafik tasarımcıyım. Sabah gazetesinde üç yıl, Hürriyet gazetesinde dört yıl reklâm müdürü olarak görev yaptım. Daha sonra Antalya'da bir yerel gazete çıkardık. Kuruluşunda bulundum. İzmir'de bir gazete ve televizyonun kuruluş danışmanlığını yaptım. Daha sonra geldim Ankara'da kendi reklâm şirketimi kurdum. Uzun bir süre en küçük kardeşim Cengiz'le beraber reklâmcılık yaptık, medya, tasarım ve baskı hizmetleri verdik. Hâlen de yapıyorum bu işleri yine. Daha sonra ben Erzin'e döndüm. Kardeşim kaldı orada. O devam ettiriyor. 

Erzin Gönüllüleri Derneği başkanıyım. Zaten Ankara'dayken (Erzin'deki) arkadaşlarla diyalog hâlindeydik. Başkan yaptılar beni sağ olsunlar. Üç dönemdir de dernek başkanlığını yürütüyorum.

Erzin'i çok seviyoruz tabi ki. Herkes gibi ben de çok seviyorum.

Polipropilen Nedir? Polipropilen Nerelerde Kullanılır?

Polipropilen ne demek?

Polipropilen, propolietilen, polipropigen, pardon onu bile telâffuz edemiyorum. 

Polipropilen, plâstiğin ham maddesi. Şöyle; küçük küçük yuvarlak mercimek büyüklüğünde, plâstiğin ham maddesi olur. Bundan ne yapıyor? Poşet yapıyor, kova yapıyor. Aklına ne gelirse, bütün plâstikler bu ham maddeden üretiliyor. 

Polipropilen tesisleri granül hâldeki plâstiğin ham maddesini üretecek. 

Bize dediler ki: "Polipropilen konusunda dışa bağımlıyız. Dışarıdan ithal ediyoruz. Buraya bu tesisi yaparsak dışa bağımlılığımız büyük oranda çözülecek." 

Asla değil! 

Şöyle; polipropilen elde etmek için propan gazına ihtiyaç var. Propan gazını da Amerika'dan ithal edecekler. Bu da toplam maliyetin %70’i demek. Daha doğrusu dışa bağımlılığımız devam edecek.

Zaten bizim ihracat dediğimiz şey Türkiye'de ham maddeyi veya parçaları dışarıdan topluyoruz, ithal ediyoruz, ondan sonra ihracat yapmış oluyoruz. Türkiye'de otomotiv de öyle, başka şeyler de... 

Polipropilen Tesisinin Çalışma Süreci

Burada da propan gazını ithal edip polipropilen elde edeceğiz. Asıl sıkıntı da burada. Şöyle anlatayım: Tesis nasıl işleyecek? Gemilerle Amerika'dan İskenderun veya Dörtyol limanına bu gaz gelecek. Oradan tankerlerle Burnaz'daki tesislere taşınacak. Hesapta öyle. Zaten burada başlıyor sıkıntı. O tankerle taşıma sırasında gaz salınımı var. Ondan sonra burada işleniyor. 

Polipropilenin Belli Başlı 3 Tehlikesi

İşlem şöyle: Sıcak sıvı işlem var. Sıvı işlem sırasında havaya gaz yayıyor. Birinci tehlikesi bu, ki üç kilometre çapındaki bütün alanı etkiliyor. Şöyle söyleyeyim sana; bir poşeti yak, tamam mı, al eline çakmakla yak. Nasıl bir koku çıkar ortaya? Aynısı. Bu da aynısı yani. Üç kilometre çapındaki alana aynı zehirli gazların salınımı yapılacak. Doğa yok oluyor, tarla yok oluyor, bahçe, sahil... 

Ondan sonra diğer tehlike; su kaynaklarımızdan su almak zorundalar. Nereden alacak suyu? Ya bizim tatlı sudan çekecekler, ya da yer altı sularımızdan... Çok büyük miktarda çekmeleri lâzım. Suya ihtiyaçları var. 

Ondan sonra plâstik parçalarının toz hâlinde, görünmeyen maddeleri var. Şu anda bizim sahilde bile var bunlar. Tesis olmamasına rağmen diğer sahillerden bizim bu tarafa geliyor. Balıkların midesinde plâstikler çıkacak. Daha doğrusu deniz canlılarının midesinde... 

Üçüncüsü; denizden soğuk su çekecekler, bilmem kaç bin derecede tesisleri, makinaları soğutmak için. Oradan denize bırakacaklar. Yani nereden bakarsan bak büyük bir rezalet, felâket. 

Dörtyol'da Antepliler sitesi var. Hemen onun yan tarafında yazlıklar var. Tam meranın ortasına kuracaklar. Mera çok önemli. Her taraf zeytin, narenciye bahçeleri falan filân. Böyle bir sıkıntı var. Çok büyük bir sıkıntı yani. 

"ÇED raporuna itirazımız haklı bulundu, ama..."

Şimdi ben genel olarak anlatayım: Biz bu tesis olayını duyduğumuzdan beri girişimlerimize başladık. Erzin'deki demokratik kitle örgütleri olarak, dernekler, odalar, kooperatifler, belediye çok etkili bizim yanımızda, halktan insanlar... Girişimlerimizi yaptık. ÇED (Çevre Etki Değerlendirmesi) toplantısını da yaptırmamaya çalıştık. Yapılmadı zaten. Ama "yapıldı" dediler, öyle geçiştirdiler. E biz de yasal işlemlere başvurduk; demokratik kitle örgütleri, kooperatifler ve belediye olarak mahkemeye verdik. ÇED raporuna itiraz ettik, "yapılmaz" diye. 

Şimdi güzel bir şey çıktı: ÇED raporuna itirazımızı mahkeme haklı buldu. Buraya değil bir tesis, çivi bile çakılamaz yapılan yere. Mera var, zeytinlikler var, sahil var, karettalar, Burnaz kertenkelesi var, ki bunlar hep endemik canlılar. Burnaz'a ait özel bitkiler var. Yok, yok; her şey var orada. Bunların hepsi tehlike altında. Yaşam alanlarımmız tehdit ediyor. 

"Firma mahkeme aşamasında bile durmuyor"

Firma girişimlere başladıktan bir hafta sonra Cumhurbaşkanı imzaladı ve resmî gazetede yayınlandı; orası özel endüstri bölgesi ilân edildi. Böyle sıkıntımız var. Biz mahkemeye verdik. Mahkeme aşamasında hiçbir şey yapmamaları lâzım. Fakat bunlar başladılar. Ne yapıyorlar? Yüzey düzenlemesi yapıyor, hafriyat yapıyor, oradan toprağı kaldırıyor. Ki o toprak yani memleketin en verimli toprakları. Gerçi kontrol ediyoruz sürekli kontrol hâlindeyiz.

Süreç devam ediyor. Bizim gönüllü avukatımız Ümit Arif Özsoy; Ümit sağ olsun her konuda bilgilendiriyor.

Polipropilen Tesisi Erzin
Röportaj sonrası Erzin Çevre Koruma Derneği Başkanı Cemal Ertaç'la hatıra öz çekimi

Polipropilen Tesisi Erzin...

ÇED Halkın Katılımı Toplantısında Neler Oldu?

Aşağıburnaz Mahallesi'ndeki ÇED halkın katılımı toplantısının dar bir sokakta yapılmasına neden karşı çıkıldı?

Çıktık, çıktık tabi ki. 

"Toplantı merkezde, büyük alanda yapılmalı"

Şöyle; neden Aşağıburnaz Mahallesi'nde yapıyorsunuz? Yani burası Erzin'e bağlı bir yer. Erzin'de gel merkezde, büyük bir alanda yap. 

Biz o ÇED toplantısına giderken, üç defa jandarma kontrolünden geçtik. Böyle sıkıntılı bir süreçte girdik toplantıya. İtiş kakış da oldu orada. Hiç de hoş değildi yaptıkları. Orada bize karşı çıkan üç beş köylü vardı. "Niye karşı çıkıyorsunuz" falan filân gibisinden böyle hiçbir dayanağı olmayan, nedenini de anlamadığımız şekilde karşı çıktılar. Nedenlerini bilmek de istemiyorum açıkçası. Sanırım yeterince bilgili değiller. Veya artık ne oldu bitti bilmiyoruz. 

Bilimsel olarak kanıtlanmış. Çukurova Üniversitesi'nin, Mustafa Kemal Üniversitesi'nin Burnaz hakkında raporları var. Kesinlikle zararlı bu. 

"Katılım fazla olmalı"

Mersin'de halk karşı çıktı, uğraştı, bunu yaptırmadı. 

Biz de karşı çıkıyoruz, uğraşıyoruz; demokratik kitle örgütleri olarak. 

Ama azız. Halkın daha fazla katılımı lâzım. Kadınların, gençlerin katılımı lâzım.

Polipropilen Tesisi Erzin'e Has Canlı Türlerini Bitirir mi?

Polipropilen tesisi Erzin ve çevresini nasıl etkiler, ne tür tehlikeleri beraberinde getirir?

Etkisi üç kilometre çapındaki alanı direkt kapsıyor. Yani E5'e kadar gidiyor oradan. Denizden aynı şekilde sağlı sollu. Rüzgârın durumuna bağlı olarak da Dörtyol, Osmaniye, Ceyhan (etkilenir). Amanosları aşamaz; arka tarafa geçemez. Ama önüne bir engel çıkmadıkça rüzgâr alır her yere götürür.

Şimdi şöyle söyleyeyim: Bunların olması demek yani su kaynakları etkileniyor, denizimiz etkileniyor, çevre etkileniyor, narenciye bahçeleri, zeytinlikler, toprağımız, en önemlisi insan etkileniyor. 

Bütün bunların olması sonucu; hormonal dengesizlik, cinsel bozukluklar, astım, alerjik bronşit, KOAH, cilt hastalıkları, ölü doğumlar, sakat doğumlar, akciğer enfeksiyonları, kurşun zehirlenmesi ve kanser demek. 

Yani başka ne olsun, daha ne yapabilir yani?! 

Ayrıca bahçelerin ve tarlaların, bölgemizdeki tüm endemik canlıların, deniz canlılarının yok olması demektir.

Polipropilen Üreticileri Ne Diyor?

Peki polipropilen tesisi Erzin'e kurmak isteyen firma yetkilileri sizin bu verdiğiniz bilgilere karşılık olarak nasıl savunma yapıyor?

Hiçbir şekilde savunma yapamıyorlar. Yalan söylüyorlar. 

Meselâ biz orada birkaç kez eylem yaptık. 

Ondan sonra bize anlatmaya çalıştılar. 

Ben bir şey sordum, dedim ki; tesisleri soğutmak için suya ihtiyacınız var. Tesisleri soğuttunuz. Atık suyu nereye göndereceksiniz? 

Oradaki mühendis şaşırdı tabi ki. Cevap veremedi. İşte, "efendim biz şöyle yapacağız, böyle yapacağız." Bilmem ne falan. 

Peki size nasıl güvenelim? 

"Filtre takacağız"

Ha diyorlar ki; "organize sanayideki, demirçelikteki tesis(lerde olduğu gibi) filtre takacağız." 

Hangi birisinde filtre var? Hiçbirisinde yok. 

Yalan söylüyorlar. 

Hiçbir şekilde oradan çıkan atık suyu temizleyemezler. Sonuçta denize gidecek, toprağın altına gidecek. Başka bir yere gönderemezler. 

Şimdi oradan hemen tesislerin yanından bir akarsu denize akıyor. Yazlıkların hemen dibinden. Nereden geliyor? (Osmaniye) organize sanayi bölgesinden geliyor. Gündüz temiz. Ama gece bir gör bakayım o suyu, simsiyah akıyor. Şimdi güya bunlar arıtıp gönderiyorlarmış suyu. Arıtıcı takmışlar ama gece öyle değil.

"İkna edici değiller"

ÇED halkın katılımı toplantısı dışında firma yetkilileriyle sakin sakin diyalog kurdunuz mu?

Bir kaç defa gittik. Belediye Başkanı da vardı. 

Anlattılar. Anlattıkları hiçbir şey ikna edici değil. "Biz şöyle yapacağız, böyle yapacağız." Hep -cekli -caklı tamam mı. İşte, "şunu yapacağız, hiçbi' zarar vermeyeceğiz etrafa." 

Ya hiçbir zarar vermesen bile zaten senin o görüntün (yeter), oraya beton dikeceksin sen.

"Türkiye'nin en güzel sahili..."

"Burnaz Sahili"

Bana göre Burnaz Sahili, Türkiye'nin en güzel sahili. 

Sekiz kilometre boyunca kumsal, ondan sonra denizde ilerledikçe hâlâ kumsalın devam etmesi ve birden derinleşmeyip böyle yavaş yavaş derinleşmesi, güvenli bir deniz olması, su sıcaklığı. 

Başka yerde bulunamaz. 

Arkasında Türkiye'nin en verimli, birinci sınıf tarım toprakları var. Onun arkasında Amanoslar var; üç yüz endemik canlıyı barındırıyor. 

E getiriyorsun oraya sen bu tesisi konduruyorsun. 

Avrupa'da olsa bu, değil o tesisi, oraya bi' çivi bile çaktırmazlar. 

Ha kardeşim tamam "yapmayın" demiyoruz, yapın ama neden buraya yapıyorsun? 

Yer mi yok ya? 

Git başka yere yap. 

Sanayiye ihtiyacı olan bölgeler var. 

Hiçbir şekilde kullanılmayan çorak arazide yap bunu. 

"Sanayiye karşı değiliz"

Biz temiz sanayiye karşı değiliz, kirli sanayiye karşıyız. 

İşte termik santraller konusunda verdiğimiz savaşı biliyorsun. Beş tane termik santral yapacaklardı. Hepsiyle teker teker uğraştık. Dördünü iptal ettirdik. 

Bunu da iptal ettireceğiz.

"Bizim hayatımız, doğamız plâstikten değerli"

Peki Cumhurbaşkanı'nın özel endüstri bölgesi ilânına rağmen iptal ettirilebilir mi?

Tabi ki iptal ettirilebilir. Niye ettirilmesin? 

Burada yasalar var, hukuk var. 

Şöyle söyleyeyim sana: Şimdi insanlar oturuyorlar Ankara'da, önlerine haritayı alıyorlar. Daha burayı görmemiştir bile; Burnaz'ı görmemiştir. Araştırma bile yapmamıştır. Belki hayatında denize bile girmemiştir. Bakıyor, haritada, "hah şurası olsun" diyor tamam mı. 

E kardeşim yani böyle bir sahili sen nerede bulacaksın bir daha? Bulamazsın ki. 

E termik santraller de öyle. İşte Burnaz'da tatlı suyun kuzey tarafını serbest bölge ilân ettiler. Öbür taraf zaten rezalet. 

Sanayiyi her zaman yapabilirsin ama doğayı her zaman yapamazsın. Doğayı kaybettik mi bir daha bulmamız çok zor. 

Bilimin karşı olduğu bir şeyi sen nasıl özel endüstri bölgesi ilân edersin. 

Yani bizim toprağımız, denizimiz, çocuklarımız, insanımızın sağlığı plâstikten çok daha değerli. Plâstik ne ki? Her yerde bulursun. Ama insanımızı, o doğayı kimse bulamaz kolay kolay.

Polipropilen tesisi Erzin başlıklı söyleşi teklifimi kabul ettiğiniz ve zaman ayırıp soruları yanıtladığınız için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim. Sağ olasın. 

Son söz olarak; bizim hayatımız, toprağımız, denizimiz, dağlarımız ve en önemlisi çocuklarımız plâstikten daha değerlidir.

Yorum Gönder

2 Yorumlar
Yorumlar onaylandıktan sonra yayımlanır.