Blogger Söyleşileri serisinin üçüncü konuğu Cem Kazan. Yani nam-ı diğer Yaşamdan Yazılar Blog.
Gönül ister ki bu söyleşileri yüz yüze yapalım ama ah şu
mesafeler!..
Uzun zamandan beri okuma listemde bulunan
Cem’in kendine özgü bir tarzı var. Aklına ne geliyorsa yazıyor, o konuya birkaç
cümleyle de olsa değiniyor. Yeri geliyor; bizimle hayallerini ve plânlarını paylaşıyor. Yalın ve sade bir üslûbu olduğu için yazılarını bir
solukta okuyorsunuz.
Blogger Cem bazen, “Ben hep böyle her telden, dağınık
dağınık mı yazacağım? Oysa belli bir konuda istikrarlı olmak isterdim” diyor.
Şunu samimiyetle söyleyebilirim ki, takipçileri Cem’i bu
minvalde belledi artık. Yani Yaşamdan Yazılar’ın tarzı bu. İçlenmeye lüzum yok,
diyorum ve sizi söyleşimizle baş başa bırakıyorum.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Cem Kazan kimdir?
1987 yılı Düzce doğumluyum. Hâlâ Düzce’de yaşıyorum.
Bazıları yaşadığı memleketi sevmezler. Ben onlardan değilim. Düzce’mi seviyorum.
İlk, orta ve liseyi Düzce’de okudum. Üniversiteyi açıktan okudum. Kamu yönetimi lisans mezunuyum. KPSS’ye girdim ama istediğim puanları alamadım. Devlet memuru olamadım yani. Çağrı merkezinde çalışıyorum.
Blog yazıyorum. Blog, hayatımda çok büyük bir yer kaplıyor.
Kitap okumayı alışkanlık hâline getirmeye çalışıyorum. Her
gün azar azar da olsa okumak istiyorum.
YouTube’u takip ederim.
Televizyon izlerim. Gündemi takip etmeyi severim.
Genel olarak kendim hakkında bunları söyleyebilirim.
Yaşamdan Yazılar’ın yayım faaliyeti neleri kapsar? Hangi
amaçla yayım yapar?
Böyle bir soruyla karşılaşınca sanki blogum kurumsal bir
blogmuş gibi hissettim. Tabi ki öyle değil. Sadece kişisel bir blog. Kişisel
blog derken blogdaki yazıların tamamı benimle ilgili değil. Aslında öyle de
olsun isterdim. Ama öyle bir yazma tarzım yok. Güncel olaylar üzerine çok
yazarım. Geleceğe not düşmek açısından. Bir günlük gibi.
Ama son zamanlarda bu yazı tarzı da kesmiyor beni. Farklı
tarzlarda yazmak istiyorum ama nasıl yazmam gerektiği konusunda hâlâ bir fikrim
yok. Deniyorum. Farklı tarzlarda yazmak için. “Yazı tarzımı buldum” diyene
kadar şimdilik, güncel olaylar ve yaşamımdan birkaç not düştüğüm yazılar olacak.
Yazılarım kısadır zaten. Yüz kelime, iki yüz kelime hatta
zaman zaman da elli kelime yazarım. Günlük olarak yazmaya çalışırım. Dükkan boş
kalmaması için. Okumaya gelen okurun, “Bugün yazmamış ya” dememesi için. Umarım
beni bu tarz takip edenler vardır. “Bakalım Cem bugün ne yazmış?” diye günlük
olarak bloguma gelenler varsa blog dünyasında istediğim yerdeyim demektir.
Blog adı vermenize lüzum yok; bu zamana kadar ziyaret
ettiğiniz bir sitede sizi rahatsız eden şey oldu mu? Olduysa sitede gezinmeye
devam ettiniz mi, yoksa çıktınız mı?
Bloglarla ilgili beni rahatsız eden şey reklâmlar. Bazı
bloglarda çok reklâm var. Doğru dürüst yazıyı okuyamıyorsun. Yazıyı okumak için
eziyet çekiyorsun. Ben de kendi bloğumda olabildiğince buna dikkat etmeye
çalışıyorum. Reklâmlar okuyucuyu rahatsız etmemeli. Yoksa bloglarda
yazılanlardan bugüne kadar hiç sıkıntım olmadı.
Yazıyı önce kâğıda veya word'e mi yazarsınız, yoksa direkt
bloga mı?..
Word’e yazarım, sonra Blogger yazı alanına yapıştırırım.
Başından beri böyle alıştım. Nedense Blogger’ın kendi yazı panelinde yazmayı
sevemedim.
Önce kâğıda yazıp sonra bloğa yazmak ise çok yorucu oluyor.
İki iş yapmış oluyor insan. Kağıda yazma hevesimi günlük tutarak karşılıyorum.
Günlük olarak başımdan geçen olayları kısa kısa notlar hâlinde günlüğüme
yazıyorum.
![]() |
yasamdanyazilarblog.com |
Bir blog yazarının üretimini durduran etkenler sizce
nelerdir?
Üretim konusu blog yazarına göre değişkenlik gösterir. Ben
her gün yazmaya çalışan bir blog yazarıyım meselâ. Eğer ben günlük olarak
yazacak konu bulamıyorsam ve birkaç gün yazamazsam üretimim durmuş olur.
Ama başka bir blog yazarı haftada bir ya da ayda bir
yazıyorsa ve düzenliyse onun için yazı üretiminde sıkıntı yok demektir.
Üretimi durduran etkenlere gelirsek de. Devamlı yazmaktan
dolayı belli bir süre dinlenme ihtiyacı oluyor. Meselâ bende. Beyin dinlenmek
istiyor. Bir hafta ya da daha fazla süreler de ara vermişliğim olmuştur. Yazma
modunda olmayabiliyor insan. Zaman zaman insanın bazı şeylerden sıkılma gibi
bir durumu oluyor. Ara vermek istiyor o şeye. Özlemek istiyor. Bundan da
olabilir. Gerçekten de insan özlüyor ve geri dönüyor bir zaman sonra.
İlhamınızın kesildiğini hissettiğiniz oluyor mu? Oluyorsa
telâşa düşer misiniz?
Kişisel blog yazarı için ilham sıkıntısı olur mu? Önce buradan
başlayalım bence. İlham dediğimiz olay bana göre roman/hikâye yazanlarda ya da
şiir yazanlarda olur. Günlük olarak yazan birinde ilhama gerek olur mu? Buna
deneme yazan birinde ilhama gerek var mı da diyebiliriz. O günün çok konuşulan
olayını yazarım. Bazen yorumlu, bazen yorumsuz. O yazıya birkaç da kendi
hayatımdan ekleme yaparım olur biter. Ama buna rağmen benim de bazı zamanlar
tıkanmalarım oluyor. O da çok yazmaya çalışmaktan kaynaklanıyor diye
düşünüyorum. Telâşa düştüğüm zamanlar oluyor bu dönemlerde. Ama bir zaman sonra
yine normal yazı yazma döngüme dönüyorum.
Sildiğiniz veya yayımlamaktan vazgeçtiğiniz yazı oldu mu?
Olduysa neden?
Genelde benim yaşadığım bir durum değil bu. Ama bazı
durumlarda, -o da birkaç yazıdadır-
“Bunu yazmayayım. Çok bıçak sırtı bir konu. Bu görüşte
olmayanlar olabilir. Zaten toplumsal ve siyasî olarak bölünmüş durumdayız. Bir
de ben ateşe benzin dökmeyeyim” demişimdir.
Bugüne kadar hiçbir yazımı silmedim. Silmek de istemem.
Çünkü o yazı benim o anki düşüncemi gösteriyor. O anki yazma kabiliyetimi
gösteriyor. Düşünce ve yazı yeteneği olarak nereden nereye geldiğimi görebilmem
için eski yazılarım çok değerli. O yüzden silme gibi bir düşüncem hiç olmadı.
Söyleşi teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Blog
yolculuğunuzda kolaylık ve başarı dilerim. Okurunuz bol olsun. Zihninize sağlık,
kaleminize kuvvet.
Öncelikle değerli blogunda bana da yer verdiğin için çok teşekkür ederim. Farklı meslek gruplarından yaptığın söyleşiler çok güzel. Ayrıca bu söyleşiler sayesinde yaşadığın yerin de nabzını tutmuş oluyorsun. Ayrıca kendi hayatından da kesitler paylaştığın yazıların da çok iyi. Blog dünyasındaki istikrarlı bloglardan birisin. Bu nedenle senin blogunda yer bulmak önemli. Tekrar teşekkür ederim.
Yazının girişinde bloğum hakkında yaptığın tespit harika olmuş :) Bloğunda bana da yer verdiğin için tekrardan çok teşekkürler :)
YanıtlaSilYazıdaki son sözlerin için buradan teşekkür edeyim bari. :)
SilBlogger profilindeki hakkımda bölümünde senin de ifade ettiğin gibi: Sizler gibi blog yazan biriyim.
Çok güzel bir yazı olmuş gerçekten :) Ah keşke hep birlikte toplansak da konuşsak :)
YanıtlaSilNe güzel olurdu!
Sil