Yeri geldikçe söylerim: Yeni bir şeye adım atmış, bir eser meydana getirmiş insanların tanıtımına katkı sağlamak için elimden geldiğince kalem gücüyle destek vermekten mutlu oluyorum.“Büyük” bir medya organına değil de, mütevazı bloğuma yaptığımı bile bile söyleşi teklifimi kabul ettikleri zaman ben nasıl seviniyorsam, onların da benzer sevinci yaşadığını tahmin edebiliyorum. Çünkü emeğinin karşılık bulduğunu gören insan bu duyguyu bilir.
Facebook’ta gezinirken karşıma çıkan bir profilin duvarındaki şarkı paylaşımına tıkladım. Müzik mi, söyleyenin sesi mi, yoksa tren yolu manzaralı klip mi, orayı netleştiremedim; beni gerçekten etkiledi. Sonra başka videoları da açtım ve bu sanatçıdan daha çok insan haberdar olmalı diye niyet ederek ona sosyal medyadan ulaştım. Zaten yakın kentlerde oturuyoruz. Hatay’ın Payas ilçesinde yaşayan, emekli sınıf öğretmeni Uğur Oğuz ile, benim memleketim olan (Hatay) Erzin’de buluştuk.
Uğur Oğuz kimdir?
Uğur hocam, öncelikle sanat dünyasına attığınız ilk adımlar
için sizi kutluyorum. Sazınız susmasın, sözünüz bitmesin, nefesiniz tükenmesin,
alkışınız dinmesin, ilhamınız kesilmesin, yıldızınız sönmesin... Sizi
tanıyalım. Uğur Oğuz kimdir?
Teşekkür ederim. Ben 1966, Payas doğumluyum. İlk, orta,
liseyi Payas'ta, üniversiteyi Manisa öğretmen okulunda okudum. 1990 senesinde
öğretmenliğe başladım. İlk atama yerim olan Rize'de 5 sene, sonra Nevşehir'de 2
sene çalıştım. Ondan sonra da İskenderun'a geldim. 2016'da emekli oluncaya
kadar İskenderun'daydım. Emeklilikten sonra bir iş hayatı oldu. Doğal gaz işi
yaptım Erzin'de. Epeyce bir daireyi ısıttık. İş yaşamı hâlâ devam
ediyor. Evliyim, iki oğlum var. Büyük oğlum evli, şu an İngiltere'de yaşıyorlar.
Küçük oğlum da bizimle birlikte.
"Müzik hayatımız ninnilerle başlar"
Hocam, Facebook Messenger'da konuşurken, "Benim bu işe
girişim garip. Hiç yoktum aslında. Son 1 yıldır bir şeyler yapıyorum"
demiştiniz. Bu 1 yılın öncesinde müzikle uğraşınız nasıldı? Müzikle ne zamandır
ilgileniyorsunuz?
Müzik aslında hepimizin hayatında ninnilerle başlıyor,
biliyorsunuz. Müzik hayatımız ninnilerle annemizden geliyor yani. Onun ötesinde
zaten hayatın bir ritmi var, eğer yakalayabilirseniz bir müzik ritmi var. İşte
ninniler falan derken, radyo da önemliydi bizim çocukluğumuzda. Eğer içinizde
müziğe doğru bir gönül varsa, radyodan dinlediğiniz türkülerle, şarkılarla
zaten bir şeyler şekilleniyor.
Sülâlede var mıydı babanızdan, dedenizden, ne bileyim
akrabalardan saz çalan?
Yoktu. Sanırım bizim sülâlenin ilk ve tek saz çalanı, yani
müzik yapanı benim, diyebilirim.
"Saz çalanlar âşık olup canına kıyıyor"
1 yılın öncesinde, yani stüdyoya girmeden önce neler
yapıyordunuz?
Şimdi bir kere kendimi bildim bileli türkü söylerim.
Bağlama çalıyordum. Çalıyordum derken; çalıyordum demek iddialı aslında. Çünkü
bu sonsuz bir derya. Benim bağlama alma hevesim ortaokuldayken çıktı ortaya. O
dönemde babalarla çok konuşamazdık biz, anneyle iletişim kurardık. Annemden
bağlama istedim ben. O dönemde de bizim bir akraba genç vardı, ağabeyimiz yani.
O, bağlama çalar, güzel de söylerdi. Birisine âşık olmuş. Ailesi o kızı
istemeyince ciddî bir bunalım yaşadı. En son Ankara'ya, hastahaneye götürdüler.
Orada tedavi görürken sanırım dört ya da beşinci kattan attı kendini, öldü. Ee şimdi
annemin de aklında bu kaldı. Bana dedi ki annem; "Oğlum, saz çalanlar âşık
oluyor, ondan sonra da intihar ediyor. Ben sana saz alamam." Öylece saz
alma mevzusunu kapatmış olduk. Ama tabi müziğe karşı hep bir ilgi, bir açlık
var. Sonra üniversite döneminde çok güzel saz çalan arkadaşlarım vardı.
Üniversitede bir koromuz vardı bizim. Koro elemanı olarak katıldım, belgem de
var hatta. Türkülerin çok değişik boyutlarıyla tanışmış olduk. Üniversite zaten
insanın çok şey görmesi gereken bir yer. Ne kadar çok şey görürseniz, ufkunuz o
kadar açılıyor. Üniversite bunun için var bence.
"Türkünün çok değişik boyutlarıyla tanışmış olduk"
derken neyi kastettiniz?
O zamanlar sadece TRT radyosu vardı, özel radyolar yoktu. Türküleri TRT'den dinleyebilirdik sadece. TRT arşivindeki müzikler de belli şeyler dışında; örneğin çok sevdiğim, çok değerli Neşet Ertaş dışında genelde Atatürk'ün dışarıdan batı müziği eğitimi almış müzik adamlarını getirip Anadolu'daki türküleri derlemesini istediği insanların derlediği eserlerdi. Türkülerdeki nüanslar tam yerine oturmuyordu. Batı müziği kafasıyla toparlanmış, batı enstrümanlarıyla derlenmiş türkülerdi bunlar. Halk söylüyor ama nüanslar kaçıyor nedense. O nüans farkını Neşet Ertaş'ta çok gördüm. Çok derin bir müzik yaptı Neşet Ertaş, yani öyle bir müzik yaptı ki hepimizi çok etkiledi. Çok özgündü.
Peki TRT Neşet Ertaş'ın türkülerini çalmıyor muydu o dönem?
Ya şöyle, radyoda Neşet Ertaş'ı dinleyebiliyorduk. Her hâlde
1973, 74'ler falan o dönem radyoda çıkmaya başlamıştı. Seneyi yanlış
hatırlayabilirim. Bir o vardı, bir de TRT'nin demin anlattığım tarzda bir türkü
kültürü vardı yani. Demek istediğim; üniversiteye gittiğimde halk müziğinin çok
daha değişik türlerini, değişik yorumlarını gördüm. Bu çok hoştu, çok güzeldi.
Sonra bağlamada Arif Sağ ekolü çıktı meselâ. Arif Sağ, TRT'den ayrıldıktan
sonra kısa bağlamayı çok değişik kullandı, müthiş de kullandı. Arif Sağ,
Türk Halk Müziği'nde önemli bir sıçrama noktasıdır. TRT'de program yapmaya
başladıktan sonra Türkiye'de bağlama satışı artmıştır. Deminki konuya dönersek;
türkünün çok değişik boyutuyla tanıştım, derken bu anlamda söylemiştim. Canlı
bir şey müzik. Durmuyor ki, gelişiyor, üstüne bir şeyler katılıyor sürekli.
Yeni besteler falan, o bestelerin türkü olması zaman alır. Bir bestenin türkü
olması için bir süreç gerekir. Hemen türkü olmuyor yani.
Hocam, bunu siz geçen de söylediniz. Bu tarzın oturmuş bir
kuralı yok mu? İllâ üzerinden zaman geçmesi mi gerekiyor? Meselâ türkü olmadan
önce onun ismi ne oluyor?
Beste. Türkü formunda beste.
Peki söylenecekken ne diye sunuluyor?
Atıyorum; Uğur Oğuz'un bestesini çalıyoruz, gibi.
"Bir eserin türkü olması için zaman geçmeli"
Yani "türküsü" denmiyor.
Denmez ki. Türkü denmesi için üzerinden zaman geçmeli, halk
benimsemeli, birçok sanatçı tarafından söylenmeli. Hatta şu bile olabiliyor;
bir beste yaparsınız, çok küçük farklılıklar ortaya çıkabilir zaman içerisinde.
Besteyi ben yapmış olsam, belli bir yerini bir şekilde söylesem; halk onu
değiştirip de, orasını daha farklı söyleyip de devam ediyor olabilir. O
tür parçalar var. Orijinali bir şekildedir ama halkın söylediği farklı bir
şekildedir.
Peki hocam, müziğin sizin için anlamı nedir?
Müzik benim için hayattır, diyemem. Ama çok önemli bir yerde
benim hayatımda. Her zaman böyle oldu. Şöyle bir kolaylığı var müziğin;
insanın, duygularını en rahat söyleyebildiği bir alandır. Karşınızdakine
kızsanız bile, yani direkt, "Ben sana kızdım" diyemezsiniz ama bunu
müzikle çok rahat söyleyebilirsiniz. Veya karşınızdakini sevdiğinizi yüzüne
söyleyemezsiniz fakat müzikle yapabilirsiniz. Karşınızdaki alması gerekeni
alır. Müzik hayatın kendisi değil ama hayatta çok önemli bir yerde.
Sizi belki monotonluktan kurtarıyordur, renk getiriyordur
hayatınıza.
Çok renk getiriyor. Özellikle bu son 1 yıldan önce yoktum,
demiştim ya; bu 1 yıldan sonra müthiş renk getirdi.
Son 1 yıl içindeki sanat yolculuğunuza nasıl başladınız?
Stüdyoya girmeye nasıl karar verdiniz?
Burada başladım. Şu bulunduğumuz ofiste... (Oğuz Doğal Gaz
ve Mühendislik) Şimdi ben burada doğal gaz işi yapıyorum...
Sıradaki soru bu konu hakkında. İsterseniz onu da sorayım.
İki soruyu birleştirelim.
Tamam.
![]() |
Uğur hocayla keyifli bir sohbet ettik |
İlk Eserler İş Yerinde Çıkıyor
Facebook'ta, "İlk bestelerimi Erzin'de doğal
gaz işi yaparken üretmeye başladım" dediniz. O ânı anlatır mısınız?
Dediğim gibi işte ben burada ticarete başladım. Şimdi bizim
işimizde şöyle bir şey var; misafirimiz gelir, onunla otururuz. Yarım saat
falan yaptığımız işi anlatırız, fiyatları söyleriz. O da beklentilerini söyler.
Örtüşebilirsek misafirimizle anlaşırız, gün veririz, gider yaparız. Bu da benim
yarım saatimi alır. Böyle bir işte de sana gelecek misafir fazla değildir.
Müşteri demek istemiyorum, misafir demek istiyorum. Günde bir, iki, üç kişi
gelir en çok. Üç kişi gelse bir buçuk saatini alır. Ee 9 saat buradasın. Kalan 7
buçuk saat boş. Burada oturup dururken işte gazete oku, bilmem ne; zaman
geçmiyor. Dedim; bağlamayı getireyim buraya. Getirdim, burada çalmaya başladım.
Şunu hep anlatırım; benim çok iyi saz çalan arkadaşlarım vardı. Onları çok
dikkatli takip ettim. Ama özgün bir şey çıkarmak gerektiğini düşündüm. Daha
önce olmamış, duyulmamış bir şey. Yeni bir beste olmalı, diye düşündüm.
Yeni bir söz söylemeli, dediniz.
Aynen. Bu iyi oldu. Yeni bir söz yani. Beste yapabilir
miyim, kendimi bir deneyeyim, dedim. Bunun da teknikleri var. Bazen müzikle
başlarsınız, üzerine söz yazarsınız. Bazen söz yazarsınız, onun üzerine müzik
yaparsınız. Ben genelde ilk yolu seçiyorum. Önce bir melodi müzik, üstüne
söz... Oturdum, melodiler falan. Birkaçını beğendim. Tamamladım melodiyi.
Üstüne söz yazayım, dedim. Sözleri de yazdıktan sonra hem çalıp, hem söyleyip
telefona kaydettim. Büyük biraderim Ali Oğuz'a gönderiyordum yaptığım
çalışmaları; böyle şeyler yapıyorum, diye. Bir, iki, üç derken, "Ya bunlar
çok güzel şeyler. Bunları değerlendirmek lâzım. Sen bunları kaydediyor musun
bir yere" dedi. Telefona kaydettiğimi söyledim. Beğendi. Ee tabiî böyle
teşvik oldu benim için de. Devam ettik. Artık bir yere gelince yine ağabeyim,
"Bunları stüdyoda söylemen gerek" dedi. Şimdi tamam bu işin içindeyim
ama stüdyo aşamasını hiç düşünmemişim o anâ kadar. Esef İs var; kliplerde düet
yaptığımız arkadaş. Türkçe öğretmenidir. Müthiş bir sesi var. Çok severim,
yakın arkadaşımdır. Mekânlarda, düğünlerde sahne alıyor. Onunla oturduk,
besteleri değerlendirdik, içinden eleme yaptık birkaçını. "Bunlarla
başlayalım" dedik. İşte o "Mendil"le başladık. Stüdyoya
giderken, "Ben bunu söylerim" diye pek düşünmüyordum aslında.
"Her hâlde bunu Esef söyler, çıkar geliriz. Ben yapamayabilirim. Esef
zaten profesyoneli bu işin. Şarkının altında sadece besteci olarak ismim yazar" diyerek bir karmaşayla gitmiştim. Sonra oradaki stüdyo yönetmeni
arkadaş, "Bu kimin bestesi" diye sorunca, "Benim bestem"
dedim. "Ağabey, bir söyle. Pilot çalışma olsun, onun üzerine
çalışalım" dedi. Girdim içeri. Esef çaldı, ben biraz söyledim falan ilk
dörtlüğü. Stüdyodan çıktım. Dinleyince hoşuma gitti. Öyle çok iyi bir sesim
olduğunu iddia etmiyorum ama güzel oldu. Şarkıyı Esef'le düet yaptıktan sonra
klip çekip YouTube'a koyduk. Hiç ummadığım şekilde çok beğenildi. 15-20 gün
boyunca tebrikleri kabul ettim. Tanıyan, tanımayan herkes tebrik etti, sağ
olsunlar. O da tabi güç verdi. Yola öyle çıktık yani.
"İnsanı en çok aşk etkiler"
Eserlerinizin teması nedir? Hangi konuları işliyorsunuz?
Bu eserlerde genelde aşk işlenir. Çünkü insanı gerçekten en
çok etkileyen şey aşktır, sevgidir. Kızgınlıklar, moral bozuklukları falan çok
etkilemez. Ha onların da şiire, şarkıya dökülmüş hâlleri vardır ama genelde
aşktır yani.
İlham kaynaklarınız nelerdir?
Net bir şey olmuyor bu konuda. Bir bakıyorsun okuduğun,
dinlediğin bir hikâye etkiliyor. Kendini onun yerine koyup yazıyorsun.
"Besteciyim"
Kendinizi söz yazarken mi, beste yaparken mi, şarkı türkü
söylerken mi daha rahat hissediyorsunuz ve daha iyi buluyorsunuz?
Kesinlikle beste. Hiçbir zaman, "Ben icracıyım"
demedim. Ben besteciyim. Bu benim için daha cazip. Özgürüm o an. Şarkı söylemek
bir kalıba girmektir. O kalıpta söylemek zorundasınız. Söz yazarken ise bazen
çok zorlanıyorum, bazen çok rahat çıkıyor. "Giderken"i iki haftada
yazdım.
Enstrüman ve ses eğitimi aldınız mı?
Ses eğitimi almadım. Enstrüman eğitimini iki kez aldım.
Bundan 25 yıl önce, yani 30 yaşındayken ilk bağlamama sahip olduğumda çalmayı
bilmiyordum. Bağlamayı aldığım yere; kurs da var mı burada, dedim.
"Var" dediler. Üç ay falan bir kurs gördüm orada. Bi' de yine ilk
bestelerimi yapmaya başladıktan sonra, nota bilgisi gerekir, diye düşünerek
İskenderun'da çok değerli İsmail Yeşilova hocamdan da bir süre ders aldım. Biri
30 yaşında, biri 53-54 yaşlarında olmak üzere iki defa eğitim almışlığım var.
"Sesimi dinlendirici bulurlar"
Dinleyicilerinizin geri bildirimi nasıl?
Genelde iyi. Beğeniyorlar. Geçenlerde bir arkadaşımla
karşılaştık. "Ne yapıyorsun, nasıl gidiyor" falan gibisinden
konuşurken çok hoşuma giden bir şey söyledi. "İlk yaptığınla son yaptığını
dinlediğim zaman bir şey gördüm. Bir tarz oluşmuş. O çizgiyi bozmuyorsun. Hep o
çizgide gidiyorsun" dedi. Zaten benim yapmak istediğim de buydu; bir tarz
oluşsun. Daha doğrusu çizgim bozulmasın. Birçok dinleyen şunu söyledi:
"Huzur veren bir ses. Dinlediğimde rahatlıyorum." Bu da beni çok motive
etti. Ünsal Kubat var. Çok değerli bir yorumcu. "İlk dinlediğimde çok
şaşırdım. Hiç bahsetmemiştiniz böyle bir özelliğiniz olduğundan" dedi.
"Üstadım, bir şeyler yapmaya çalışıyorum" dedim. "Çok beğendim.
Sesinizi çok iyi kullanıyorsunuz. Seslerde gereğinden fazla vurgu yok. Yumuşak
ve dinlendiren bir ses" diye övmüştü sağ olsun.
Ailenizde müzikle veya başka sanat dallarıyla ilgilenenler
var mı?
Eşim, ağaç oyma sanatçısı. Geleneksel El Sanatları bölümü
okudu. Küçük oğlum resim yapar. Büyük oğlum da gitar
çalar.
Demek ki ailecek sanatçı ruhlusunuz.
Evet aynen öyle.
"Müzisyen intiharları önlenmeli"
Tam 1 yıldır küresel düzeyde bir salgınla karşı karşıyayız.
Devletler kısıtlama ve yasaklar uyguluyor ki bundan ciddî şekilde etkilenen
sektörler arasında müzik de var. Meselâ konser verilemiyor artık. Bir müzisyen
olarak, "Bendeki de ne şans! Tam piyasaya çıkacakken pandemi çıktı"
diye aklınızdan geçti mi?
Geçmedi. Ama müzikle hayatını geçindiren insanların
sıkıntılarını biliyorum. Düşün meselâ; adamın tek geliri düğünlerde müzik
yapmak. Ee düğünler yok. Başka geliri de yok bu insanın. Ailesini nasıl
geçindirecek? Çok intiharlar var. Benim hatırladığım en az beş intihar var.
Umarım bundan sonra olmasın istiyoruz ama sadece bununla geçinen insanları
tespit edip destek vermek lâzım. Benim emekli maaşım var. Bi' de, çok para
kazanırım bu işten, diye kaygım olmadı. Zaten benim müzik yaşamım amatör. Beni
etkilemez ama çok fazla etkilenen insan var ve çok üzülüyorum onlar için.
Yeni Parça Yolda
Yakın zamanda takdim edeceğiniz yeni bir çalışma var mı?
Hıdır Çam adında bir ağabeyimiz var. Çok güzel şiir yazar.
Bir sabah Facebook'ta baktım; "Hiçlik" isimli bir şiirini paylaşmış.
Okudum. Sonra bağlamayı elime alıp başladım tın tın çalmaya. Deyiş tarzı. O ham
hâlinin sadece başını dinletmiştim Hıdır Çam'a. "İznin olursa
besteleyeceğim, stüdyoda söyleyip YouTube'a koyacağım" dedim. Stüdyoda
okudum. 1-2 hafta sonra klip çekeceğiz. Bi' de ben ilk defa başkasının sözüne
müzik yaptım. O konuda tutucu davranıyorum.
Uğur hocam, söyleşi teklifimi kabul ettiğiniz ve beni
ağırladığınız için teşekkür ederken; Uğur Oğuz adının radyolarda,
televizyonlarda, festivallerde, ödül törenlerinde yer almasını dilerim.
Ben teşekkür ederim. Bu samimiyet için, samimî çaban için çok teşekkür ederim. Güzel bir şey yapıyorsun. Başarılar dilerim. Umarım yolun açık olur bu konuda. İyi dileklerin de umarım gerçekleşir. Çok sağ ol, var ol.
Teşekkürler. Bu arada içerikleriniz kaliteli tebrik ederim. Başarılarınızın artmasını dilerim.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Bloğunuzdan, daha doğrusu bilgi birikiminizden yararlanarak da kaliteyi yükseltmeye çalışıyorum. Blog yolculuğunuzun uzun soluklu olmasını diliyorum. :)
SilÇocukluk gençlik yıllarımda gazetelerin pazar günleri yaptığı uzun röportajları okumayı severdim. Bir yerlere gelmiş insanların yaşamları, izledikleri yollar, hayat tecrübeleri etkilerdi beni. Geçmişten gelen o tadı yazılarınızda tekrar bulmak beni mutlu etti emeğinize sağlık.
YanıtlaSilYT de kanalım var. Var-dı aktif değilim artık. Takiplerimden sadece müzik kanalları kaldı. Yazınızı okurken de Oğuz Beyin kanalındaki türküleri dinledim. Ve çok beğendim. Üretim süreci uzun olur farkındayım ama daha çok eser dinlemek isteriz kendisinden.
Hayat hep bir şeyleri erteletiyor bize. Kendisini mutlu eden müzikle, yeteneğiyle geç buluşmuş... Yolu açık olsun diyorum. Tekrar emeğinize sağlık.
Yorumunuz da beni mutlu etti. Yüreğinize sağlık. :) Herkese kesintisiz ilhamlar diliyorum. İlhamlar kesintiye uğramasın ki serî üretime geçilsin. :)
SilCheck on Google Rank SEO Checker
YanıtlaSilFully Funded Scholarships in Canada Apply Now
Computer Science Solved Mcqs Pdf Download Here
See Coming Football Big Day
good article
YanıtlaSilThank you for your visit and comment.
Sil