Bir şey mi arıyorsunuz?

📚 Kitap Okurken Takılmak

(toc) İçindekiler

Kitap Kurtlarına İmreniyorum

    Bir kitabı bir günde bitirdiğini veya günlük en az elli, yüz sayfa okuduğunu söyleyenlere hep imrenmişimdir. Bu, bir yılda onlarca kitap eder. Meselâ Facebook'taki kitap gruplarında çok rastlarım: bir kitap kurdu üç, beş düzine kitabın fotoğrafını çeker ve "Bu sene okuduklarım" diye not düşer. Hatta yılın ilk haftalarında da buna benzer paylaşımlar gördüğüm olur. Hayret ederim. Bunun okuma hızıyla olsun, kafa rahatlığıyla olsun... çeşitli sebeplere bağlı olduğunu da bilmez değilim. Benim gibi ufacık bir pürüzden etkilenen birisi ise kitap okurken aynı cümleleri tekrar tekrar okumak zorunda kaldığı için o fotoğrafta gördüğü kitapların sayısına bir değil anca birkaç senede ulaşır. Doğruya doğru...

Kitap Okurken Takılmaktan Yorulmuştum

    Bu yazımda sizinle kitap okurken takılmak sorununun çözümüne nasıl kavuştuğumu paylaşacağım.
    Okuma güçlüğü çektiğim zamanlardı. Bir hevesle elime aldığım kitabı bir, iki sayfa okuyup (bazen onu bile yapamayıp) kapağı kapatırdım. Defalarca tekrarlardı bu... Bir cümleyi defalarca oku(maya çalışı)r, sonraki paragrafa kendimi zor atardım. Meselâ o günlerde bu cümleyi başka bir yerde okumuş olsaydım, "Bir insan kendini sonraki paragrafa nasıl atar" gibi birtakım soruların beni oyalayıp duracağından adım gibi eminim. İşte kitap okurken kelimelere takılıyordum esasen. Bunu yapmaya şartlanıyordum. Ne kadar yorucu, ne kadar sıkıntı verici!.. İşkence gibi...

Kelimeleri, Cümleleri Şifre Gibi Çözmeye Çalışmak

    Bakın... anlamını bilmediğim veya hatırlamadığım sözcükleri kurcalamaktan bahsetmiyorum. Zaten okurken sözlüğe bakarım hep. Kelime dağarcığımın zenginleşmesinden mutlu olurum kitaplar sayesinde. 
    Benim anlatmaya çalıştığım ise bambaşka bi' şey. Bırakın mecazları, tasvirleri... gerçek anlamıyla yazılan cümleleri bile kavramakta zorlanmaktan bahsediyorum. Haliyle bu da beni sıkıyor, yoruyor, okumaktan soğutuyordu. 
Kitap okurken takılmaktan nasıl kurtuldum?
Kitap okurken takılmaktan nasıl kurtuldum?

Özet Çıkarıp Facebook'ta Paylaştım

    İnternetten bir çözüm aradım. Kitap okumakta, yani okuduğunu anlamakta zorluk çekenler için kaleme alınmış bir yazıda, okuduğumuz kitapların özetini çıkarıp sosyal ağlarda paylaşmamız tavsiye ediliyordu. Böylece takipçi kitlemiz oluşacak ve onlara karşı kendimizi sorumlu hissedecektik, yazmak için okumaya mecbur kalacaktık. 

Sahneleme Yöntemi

    İşte ben de bu tavsiyeye uyarak, daha önceden birkaç sefer yarım bıraktığım, "Christine F.'nin Korkunç Anıları: Eroin" adlı romanı yeniden elime aldım ve her bir cümlesini bir film sahnesi gibi gözümde canlandırarak (ama kelimelerin anlamını bir şifreymiş gibi çözmeyle uğraşmadan) okumaya başladım. Su misali aktı geçti. Kitap okuyanlar bunu zaten yapıyorlar ama ben bildiğiniz film oynattım. Bu yöntemi daha önce neden uygulamadım bilmiyorum. Kitabı okuduktan sonra özetini çıkarıp Facebook'ta paylaştım. Ardından Samipaşazade Sezai'nin "Sergüzeşt", Jack London'ın "Beyaz Diş" romanlarını da aynı şekilde... Ondan sonra bunu devam ettirmesem de kolay okuma yolumu "sahneleme taktiği" ile tutmaya çalıştım hep. Üst paragrafta bahsettiğim özetleme tavsiyesini görmeseydim, aklıma gelen sahneleme taktiğini yine keşfeder miydim bilmem.

Ne Yapmalıyız?

    Okurken kendimizi anlamamaya değil anlamaya şartlandırırsak, kitap okuma eylemini akışına bırakmış oluruz zaten kendiliğinden.
    Herkese keyifli okumalar...
Etiketler

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar onaylandıktan sonra yayınlanır.