Hayalî olay Erzin'de geçtiği için karakterler Erzin ağzıyla konuşmaktadır.
Erzin'de Bir Kurban Arefesi
“Pi inağam piii pii pi… Pi inağam piii pii pi…”
Dolan kovayı yanına alıp, ikinci boş kovayı koydu ineğin altına. Sağmaya başlamadan önce yem sandığını alarak ahırın yan bölmesine geçip bir balya çözdü ve çuvaldan avuçladığı az miktar kepekle samanı karıştırdı, tekrardan hayvanın önüne bıraktı.
“Hadi benim alaca benekli gızım, şu govayı da
temam et, ondan kelli çayıra gidek, bi de orda yayıl. Maşşallah, ne gözel
sütlüyon böyle vızt vızt sien. Bayram bereketi iştecik, gurban oliğim seni
Yaradana emii” diye iltifat yağdırırken, içeri Omar dayı girdi.
“İneğnen mi
oynaşıyon Döne garıı. He he… Sesin ta eve gadar ulaşıyo” dedi eşine.
“Ala gız boğün
tam verimli gününde herif. Barnağmı memağne tokandırmamnan akıtması bi oluyo
maşşallah. Torunlar süde doyucu bu bayram” diye karşılık verdi, sonra devam
etti: “Şu dolu govayı mutfağa elet, temiz bi helgine boca et. İşim bitincağaz
gaynadırım.”
Yaşlı adam,
kovayı alarak ahırın kapısına yöneldi. Yöneldi ama eşikteki tahta çıkıntıya
ayağı takılınca yeri boylaması bir oldu. Omar dayı ayrı yuvarlanıyordu, kova
ayrı… O kadar sütü de torunlar değil, toprak içmişti bu arada, hem de bir
damlasını bile bırakmadan… Erkeğinin yardım çığlıklarını duyan kadın, bir
hışımla ayaklanarak dışarı çıktı. Gördüğü manzara karşısında tepesi attı,
gözlerini faltaşı gibi ayırıp, ellerini yanına koydu:
“Tühhh sanğa emi!
Gosgoca adamın halına bah. O misilli südü ariğe vermiş. Yazzıklar olsun” dedi.
Acı içinde
debelenen ihtiyarsa:
“Goyun can
derdinde, gasap et… Dizlerim parça pinçik oldu, senin ettiğine bah. Dut
golumdan, galdır beni yörü. Ihh” diyebildi sadece.
“Emirin olur
paşam. Yolda yörümiğe bilmiyon daha. Bir gova südü daşımayı beşirleyemiyo.
Cenebet!”
Döne garı söylene söylene kocasını düştüğü yerden kaldırdı, eve götürüp yarasını pansuman etti. Sonra da ineği ahırdan çıkarıp çayırın yolunu tuttu.
***
Yol üstünde Anşa
dezzegilin evi bulunuyordu. Anşa dezze, Döne garının görümcesiydi. O da,
kurbanlığını aldı ve iki kadın kâh duraklayıp, kâh buldukları uygun bir yere
oturup mola vererek yürümeye koyuldular.
Hava güzeldi,
temizdi. İnsanlarda bayram telâşı, evlerde bayram temizliği vardı. Gurbetten
ana babalarının, dede ve ninelerinin elini öpmek üzere gelecek evlât ile
torunlar memleketlerine ayak basmaya başlamıştı. Cıvıl cıvıl koyun, keçi
meleşmeleri, kuş cıvıldaşmaları, horoz ötüşmeleri, çocuk sesleriyle beraber
birbirine karışıyordu.
Nihayet yemyeşil
meraya vardılar. Kendileri gibi, hayvan otlatan başkaları da vardı. Malları
çayıra salarak, evlerinden getirdikleri minderleri serip oturdular. Döne garı,
görümcesine sabahki olayı anlattı. Gülüştüler.
“Gardaşım Omar
öteden berli sakar saten. Olduuu bitti öyle. Güççüğkene de eline bişe
verincağaz ardından adam salardık” dedi Anşa dezze.
Biraz öteden
beriden lâfladılar. Bayramların eskisi kadar tadı
tuzu kalmadığından yakındılar. Aradan epey zaman geçmişti ki, Anşa dezzenin
torunu Süleyman, ta ileriden bağırarak koşuyordu yanlarına:
“Nenee! Neneee…”
Döne garı bir an
endişelendi:
“Gız benimkine
bişe mi oldu yoğsam?”
Çocuk nefes nefese kalmış hâlde yanlarında bitiverince, korkulacak bir şey olmadığı anlaşıldı. Anşa dezzenin oğluyla kızı gelmişti aileleriyle birlikte, uzaktan. Kadın kalktı, kurbanlığı torununa emanet edip evine gitti.
![]() |
pixabay.com |
Vakit epey
ilerlemişti. Oturmaktan bacakları uyuşan Döne garı, biraz yürümek istedi. Ağır
aksak, ineğin yanına gitti.
“Daha doymadın mı
gözel” dedi ineğe. “Yiye yiye hamurlayacan, yeter galan.”
Kendiri tutmak
için hayvanın önüne geçti. Hayvan, burnundan soluyarak ters ters bakıyordu.
“Süsücü gibi ne
değniyon beni gız? Temam yayıl, bişe demedim.”
Kadın, kendiri
bileğine dolayıp öyle yürümek istedi. Kendisi hareket ediyordu ama nedense inek
kımıldamıyordu. Var gücüyle çekince, ineğin kafa atmasıyla kendini yerde buldu.
Feryadı bastı:
“Off anamm!
Pöçüğüm çıktı!”
İnsanlar yardım
için koştuysalar da gözü kızışmış hayvan yanına kimseyi yaklaştırmazken, bir
yandan da Döne garıyı altına alıp tepelemeye durmuştu. Adamın birisi, nar
çubuğuyla hayvanın sırtına birkaç kez vurdu. Canı yanan inek bu sefer de dört
nala koşmaya başladı. Peşi sıra da Döne garıyı sürüklüyordu. Çünkü kendir,
kadının bileğinde kördüğüm olmuştu. Küçük çocuklar bunu oyun sanıyorlar,
alkışlar eşliğinde tempo tutarak ineğin peşinden koşuyorlardı.
Güneş ufuk çizgisinde yavaş yavaş kaybolurken, Döne garı bir meçhule doğru sürüklenmekteydi.
4 Kasım 2011 - Erzin Yeşilkent Haber gazetesi (Erzinli tefrikasının 5. bölümü olarak yayımlandı)
Döne ninenin ineğiyle konuşması ne tatlı öyle :) Çocukluğumdan hatırlıyorum kepek verilirdi ineklere, unutmuştum tamamen.
YanıtlaSilİyi bayramlar diliyorum.
Yanlış bilgi vermemek için anneme danışmıştım. :) İyi bayramlar...
SilÇok iyi bir yazı gerçekten :) Yeni keşfettim sizi bundan sonra sık sık uğrarım. Bana da çaya beklerim ;)
YanıtlaSilÖncelikle hoş geldiniz. Teşekkür ederim. Beğendiğinize sevindim. Ziyaretinize geleceğim. :)
SilBundan sonra hep gelirim ;)
SilSonu kötü olmuş :(
YanıtlaSilDiyosun.
Sil