Kırmızı Pazartesi Kitap Özeti
Arama Sonuçlarını Almak İçin Buraya Yazın!

Kırmızı Pazartesi Kitap Özeti

Gabriel García Márquez'in 1981'de yayımladığı, orijinal adı "Crónica de Una Muerte Anunciada" olan Kırmızı Pazartesi romanı hakkında...

Kırmızı Pazartesi 

İşleneceğini Herkesin Bildiği Bir Cinayetin Öyküsü

     Üstteki alt başlığı kitabın sloganı sanmıştım. Meğerse eserin orijinal adının Türkçesiymiş ama ülkemizde Kırmızı Pazartesi adıyla yayımlanıyor.

     İşleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü Kolombiya'da bir pazartesi sabahı herkesin gözü önünde öldürülen Santiago Nasar cinayetini, yıllar sonra olayı etraflıca araştırmak için olayın yaşandığı kasabaya gelen, Santiago'nun vaftiz annesinin oğlunun ağzından anlatıyor.

     Kitabın yazarı Gabriel García Márquez'in çocukluğunu geçirdiği kasabada böyle bir cinayet gerçekten de işlenmiş.

     Ama hâdiseyi araştıran sorgu yargıcı karakterinin, "işleneceği böylesine açıkça duyurulmuş bir cinayetin hiçbir aksilikle karşılaşmadan gerçekleşmesi yolunda hayatın edebiyatta bile görülmeyen onca rastlantıdan yararlanmış olması" sözünden hareketle okuyucunun aklına ister istemez, kitapta anlatılanların gerçek hayatta yaşanmasının mümkün olmayacağı düşüncesini getirecek cinsten. Çünkü cinayeti işleyenler olaydan önce belediye başkanı da dahil olmak üzere polislere, rahibe, halka yani herkese adam öldüreceklerini kendi ağızlarıyla söylüyorlar ama hiç kimse önünü almıyor. Kimisinin onlardan böyle bir şey beklememesi, kimisinin ilgileneceğini belirtip de mevzunun arada kaynaması, kapı eşiğine bırakılan "Santiago'yu öldürecekler" yazılı kâğıda dikkat edilmemesi ve daha bir sürü şey yüzünden bir insanın adım adım ölüme gidişini hayretler içinde okuyor insan. Tuhaf değil mi? En tuhafı da, delik deşik edilirken kimsenin müdahale etmemesi. Film gibi değil mi?

Kitap Tanıtımı

Gabriel García Márquez - Kırmızı Pazartesi

"Onu öldürecekleri gün 5:30'da kalkmıştı"

     Cinayetten altı ay evvel kasabaya Bayardo San Román adında genç ve zengin bir adam gelir. Söylediğine göre; köy kasaba dolaşarak evlenecek birini arıyordur.

     Hikâyeyi ağzından dinlediğimiz anlatıcının kuzeni Angela Vicario'yla bir bayram eğlencesinde karşılaşıp âşık olan adam, parasının gücü ve general babasının itibarı sayesinde kızla evlenir. Şatafatlı geçen düğünün gerdek gecesinde damat, bakire olmadığı gerekçesiyle gelini ailesinin evine geri getirir. Annesinden dayak yiyen Angela'ya erkek kardeşi Pedro, bu malûm işi kimin yaptığını sorunca, "Santiago Nasar" yanıtını alır.

     Biraz sonra sabah olacaktır ve halk kasabayı deniz yoluyla ziyaret edecek olan piskoposu karşılamak üzere limana gidecektir. Halkın arasında maktul -adayı- Santiago Nasar da yer alacaktır.

     "Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, piskoposun geleceği gemiyi karşılamak için sabah saat 05:30'da kalkmıştı" diye başlıyor roman.

     Angela'nın kasaplık yapan ikiz kardeşleri Pablo ile Pedro, o sabahın köründe kasaba meydanındaki tek açık dükkân olan Clotilde Armenta'nın gündüz süt ve yiyecek satılan, gece meyhaneye dönüşen iş yerine girip ellerinde kasap bıçağıyla beklemeye başlarlar. Üç gün süren düğünün sonunda hem kafaları iyidir, hem de uykusuz ve bitkindirler. Önüne gelene Santiago Nasar'ı öldüreceklerini söyleyip, sebebini soranlara da, "Santiago biliyor" cevabını verirler.

     Belediye Başkanı Albay Lázaro Aponte'nin emir eri polis, Clotilde Armenta'dan mevzuyu öğrenir öğrenmez belediye başkanına haber verir. Başkan dükkâna gelip soru sormadan bıçakları alarak ikizleri evine yollar. Ama ikizler yeni bıçaklarla geri gelir. Aslında biri vazgeçmiştir, diğeri ikizini zorla götürmüştür.

     Anlatıcının dediğine göre Pedro ile Pablo, aslında kendilerini engellesinler diye duyura duyura adam öldürmeye gitmektedirler.

     "Madem öyle, neden cinayet işlediler? Bunu yapmaya gönülleri yoksa, o hâlde insanların kendilerine engel olmasını beklemelerine ne lüzum vardı? En baştan teşebbüs etmeselerdi" diye düşünebilirsiniz.

     Cevap şu ki; namus davası için toplum baskısı.

     Pablo'nun nişanlısı Prudencia Cotes'in, "Yalnızca onlarla aynı fikirde olmakla kalmıyordum, erkeklik görevini yerine getirmeyecek olursa onunla asla evlenmeyecektim" sözünden, kardeşlerin üstündeki baskıyı anlayabilirsiniz her hâlde.

     Hatta bakire olmadığı için gerdek gecesi korkusu yaşayan Angela'nın dayak yedikten sonraki duygusunu ifade eden şu sözünde aynı baskıyı okuyabiliriz:

Artık korkmuyordum. Tam tersine, sonunda ölümün ağırlığını üstümden kaldırmışlar gibi hissediyordum.

     Vicario kardeşler ya birilerinin engel olmasıyla, "Gördünüz işte, biz öldürmek istedik ama izin vermediler" diyecektir, ya da toplum baskısıyla zoraki katil olacaklardır.

     Sorgu yargıcının beşinci paragrafta alıntıladığım sözünde de geçtiği gibi, "işleneceği böylesine açıkça duyurulmuş bir cinayetin hiçbir aksilikle karşılaşmadan gerçekleşmesi yolunda hayatın edebiyatta bile görülmeyen onca rastlantıdan yararlanmış olması" sonucu Santiago Nasar'ı, iç organları dışarı çıkıncaya kadar, meydana toplanan halkın gözü önünde vahşîce katlederler. Hem de sorgusuz sualsiz... Çünkü ablaları, Santiago'nun adını verdiğinde, "aslı var mı, yok mu" diye Santiago'ya sormamışlardır.

Santiago Nasar'ı Kim Öldürdü?

Halam Wenefrida Márquez, ırmağın öte yanındaki evinin avlusunda bir tirsibalığının pullarını temizlemekle uğraşıyordu, Santiago Nasar'ın eski rıhtımın merdivenlerini inip kendinden emin adımlarla evine doğru yürüdüğünü görmüştü.

"Santiago, yavrum!" diye bağırmıştı. "Neyin var?"

Santiago Nasar, onu tanımıştı.

"Beni öldürdüler, Wene hala" demişti.

Kırmızı Pazartesi Yorum

     Aslında Santiago öldürülmekten kıl payı kurtulabilirdi. İkizler, "Onu elimizden kaçırdık, siz de gördünüz" deyip mevzuyu kapatabilirdi. Zira isteksiz olduklarını biliyoruz. Belki başka bir zaman da yapabilirlerdi. "Nasıl kurtulabilirdi ki" sorusunun cevabını öğrenmek için kitabı okumalısınız, derim. Her bir şeyi tam olarak anlatırsam olmaz. O kısmı okuduğunuzda Santiago'nun annesine kızacaksınız, "böylesi anca filmlerde olur" diyeyim de merakınız artsın.

Röportaj Roman

     Gabriel García Márquez Kırmızı Pazartesi romanını röportaj tekniğiyle yazmış. Yani olayın yaşandığı yere giden anlatıcı kişi; olaya karışan, olay hakkında en ufak bir ilgisi ve bilgisi bulunan kişilerden aldığı yanıtları aktarıyor, kendi görüşlerini de paylaşıyor. Zaman atlamaları bolca mevcut ama kafa karıştırmıyor.

Gabriel García Márquez'in Radyo Oyunu

     20 Temmuz 2021'de, senaryosu Gabriel García Márquez'e ait olan "Bu Kasabadan Hırsız Çıkmaz" adlı radyo tiyatrosu hakkında bir tanıtım yazısı yayımlamıştım. Okumak istersiniz diye bağlantı adresini aşağıya bırakıyorum.

https://www.alidemiral.net/2021/07/bu-kasabadan-hirsiz-cikmaz.html

Etiketler

Yorum Gönder

2 Yorumlar
Yorumlar onaylandıktan sonra yayımlanır.
  1. Değişen bir şey yok. Bugünde kimse müdahale etmez ne bir cinayete ne de kavgaya.

    YanıtlaSil