Hatay Erzin Sekiz Ocak İlköğretim Okulu’nun unutulmaz, emektar Sosyal Bilgiler öğretmeni Musa Beyazdurna’nın vefatı üzerine kaleme aldığım, 27 Ocak 2010 tarihli Erzin Postası gazetesinde “Musa Hoca Üstüne Kısaca” başlığıyla çıkan yazım.
Yazıyı bu blogda yayımladıktan iki hafta sonra merhum Musa öğretmenimizin eşi facebook aracılığıyla bir teşekkür mesajı gönderdi. Uzmanlığı kazanan oğlu için düzenlediği yemekli eğlenceye katılan 8 Ocak’tan emekli bir öğretmen haberdar etmiş. “Musa hocadan bahsettiğin için çok memnun oldum. Öğrencileri ‘Çocuklarım’ diyerek seviyordu. Yıllar geçse de unutulmaz” dedi. Böyle bir geri bildirim aldığım için ben de memnun oldum ve şaşırdım.
Erzin’in Kardeş Şehri Freibergli Geldi Sanmıştım
Meğer Osmaniyeli Yeni Öğretmenimizmiş
İlk öğretmenliğini bizim ortaokula başladığımız sene yapmıştı.
Çok iyi hatırlıyorum, bütün öğrenciler olarak onu yabancı zannetmiştik. O yaşımızda nereden bilebilirdik ki dünyada albino diye bir hastalık olduğunu.
Sosyal Bilgiler dersine ilk olarak birkaç hafta Burhan Kundakçı’nın girdiği günlerdi. Hiç unutmam, 1998/1999 eğitim-öğretim döneminin ilk sosyal bilgiler yazılısının sonuçları okunuyordu ve o esnada Burhan hocayla beraber o da sınıftaydı. Ben ön sırada sessiz sessiz otururken yanıma yaklaştı, o tok sesiyle:
“Sen zayıf mı aldın” diye sordu.
Ben de 85’ten 5 aldığımı söyledim.
Tekrardan:
“Ee niçin böyle durgunsun” dedi.
“Ben hep böyleyim hocam” diye yanıtladım.
Bu arada onun yabancı olmadığını da öğrenmiş oldum.
![]() |
İkinci sırada açık tenli sarışın adam |
Musa Beyazdurna…
Sekiz Ocak İlköğretim Okulu‘nun 11 seneden beri dersine girdiği ve girmediği her öğrencinin, aynı öğretmenler odasında konuştuğu ve kaynaştığı meslektaşlarının Musa hocası.
Sekiz Ocak İlköğretim Okulu deyince akla gelen ilk isimlerdendir. Çünkü o orayla özdeşleşti artık. Kaç öğrenci mezun oldu oradan, kaç öğretmen emekli oldu veya tayini çıktı ancak o hâlâ Sekiz Ocak’ın bir parçasıydı.
Rahmetli Musa hoca şu an aramızda olmayabilir fakat şu bir gerçek ki onun sevecen, şakacı, yeri geldiğinde sert sesi devamlı çınlayacak sınıflarda, koridorlarda.
“Gece yastığa kafamı koyduğumda vicdanım rahat olmalı”
Musa Beyazdurna, mesleğine bağlı, öğrencilerine düşkün bir öğretmen oldu hep.
Hasta yatağında bile onları düşünmüş, sayıklamış.
Sınıfa girdiğinde ilk işi günlük ders plân defterini yazıp imzalamak olurdu. Hepi topu kırk dakika olan bir ders saatini öyle dolu dolu değerlendirir ki. En başta, geçen dersi özetlerdi. “Sorusu olan var mı? Bugünkü derse geçeceğim” derdi. Sonra soruları cevaplardı. Derken ana konuyu bir güzel anlatır, tekrardan soru cevaplara geçerdi. Bu arada not tutturma alışkanlığı yoktu, isteyen tutardı notunu. Söz aramızda, o, tarih anlatırken benim gözümün önüne Cüneyt Arkın’ın filmleri gelirdi. Öylesine heyecanlı anlatırdı ki aynı “Battal Gazi”yi seyretmiş gibi olurdum. Zaman bereketlenirdi. İşte kırk dakika doldu bile.
Ben şahsen Musa hocanın, öğrencileri arasında; tembel-çalışkan, kız-erkek, zengin-fakir ayrımı yaptığını görmedim de, duymadım da. Öfkesine hâkim olamayıp bağırdığında, kızdığında suçun bizde olduğunu bile bile gönlümüzü alırdı. “Vicdanım sızlıyor. Hepimiz bize emanetsiniz, evlâdımızsınız” derdi. Yazılı sınavında kopya çeken öğrencilere ikinci kez fırsat verdiği de olmuştur.
Biz Ondan Razıyız, Allah da Ondan Razı Olsun
Kabri, Cennet Bahçelerinden Bir Bahçe Olsun
Bir öğretmenin bu kadar seven öğrencisi varsa… Öldüğünde öğrenci velileri dahi ağlıyorsa… Hasta yatağında bile öğrencilerini düşünüyorsa…
İşte bu her eğitimciye nasip olmaz diye düşünüyorum ben. Kıymetli Musa hoca, kendini sadece çalıştığı okula değil, bütün Erzin’e sevdirdi. Saygıdeğer Musa Beyazdurna hocamıza Allah rahmet eylesin.